Osmanlı tarihinden günümüze kalan en özel ve nadide miraslardan biri olan çini sanatı, hala gündemini korumaktadır. Cami ve türbelerin duvarlarında karşılaştığımız bu sanat dalı, köşk ve sarayların dış ve iç cephelerini de süslemektedir. Seramik sanatı olarak da adlandırılmaktadır. İnce detaylar ile işlenen ve işlenen objelere hayat veren Osmanlı tarihinin en gözde sanat dalı, günümüze kadar değerinden bir şey kaybetmeden devam etmektedir.
Vazo, tabak, sürahi ve çeşitli kap kaçaklara işlenen motifler ve renklendirmeler ile oluşan eserler, şimdilerde ev ve çeşitli mekanların dekorasyonu olarak kullanılmaktadır. Karahanlılar tarafından geliştirilen çini sanatı, daha sonraları diğer Türk devletleri tarafından da geliştirilmeye başlanmıştır. En parlak dönemini Osmanlı Devletinin kuruluşunda yaşamıştır. Anadolu Selçuklu Devleti ve Büyük Selçuklu Devleti, hakimiyet altına aldığı yerlere cami, medrese, saray inşa etmişler ve bu sanatı, mekanların çeşitli bölgelerine yansıtmışlardır. İznik Yeşil Cami, Bursa Yeşil Cami, Bursa Muradiye Camisi, Edirne Muradiye Camisi, Edirne Şah Melek Paşa Camisi, Çinili Köşk, İstanbulda Yavuz Sultan Selim Camii ve Türbesi, Haseki Medresesi, İstanbul Mahmut Paşa Türbesi, Osmanlı Devletinin İlk örneklerini taşımaktadırlar. Daha çok geometrik desenleri yansıtan eserler, zamanla daha farklı bir boyut kazanmıştır. Bitkisel kökenli desenler, yazılar, lacivert, sarı, türkuaz, siyah gibi renkler, bu sanat dalında daha çok kullanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder